Eldeki yazı taksir kavramını tanımlayarak özellikle sağlık çalışanları bakımından tıbbi müdahalenin niteliği gereği sıklıkla gündeme gelen taksirle öldürme ve yaralama suçlarına ilişkin bilgilendirme amacıyla kaleme alınmıştır.
Taksir kavramı, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanmış olup dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Buna göre suçu işleyen kişi mesleki veyahut bulunduğu konum nedeniyle göstermesi gereken özenli davranışı gerçekleştirmeyerek istemeden suça sebebiyet vermesi halidir. Burada suç işleme kastı/niyeti olmasa da özen yükümü ihlal edilmiş olduğundan sorumluluk doğmaktadır. Türk Ceza Kanunu 22. Maddesinde taksire ilişkin çeşitli haller düzenlenmektedir. İlgili maddenin dördüncü fıkrasında açıkça ‘’taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.’’ denilmekle özen yükümünün ihlalindeki kusurun belirleyici olacağı vurgulanmıştır.
Taksir haline dayanak olan dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışın, bir başka kişinin ölümüne veya yaralanmasına neden olma sonucuna göre eylem; taksirle öldürme veya taksirle yaralama olarak nitelendirilmektedir.
Tıbbi müdahalede dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışın mevcudiyeti, yani tıp biliminin gerektirdiği şekilde yapılmamış tıbbi müdahale durumu hukuka aykırı kusurlu bir eylem yaratmakla taksirle yaralama veyahıt taksirle ölüme sebebiyet vermektedir.
Dikkat ve özen yükümlüğü; sadece uygulanan tıbbi müdahale ve tedavi yöntemlerini değil, hastanın özenle koruma altına alınmasını, hastayı kontrol ve denetim altında bulundurmayı da kapsayıcı şekilde geniş yorumlanmakta olup bu anlamda hekimlere ve sağlık çalışanlarına ciddi bir özen yükümü yüklendiği belirtilmelidir.
Bahsi geçen suçlardan sorumluluk için; hekimin veyahut sağlık çalışanının mesleğinin gerektirdiği özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı eylemi, yani tıbbi uygulama hatasının yanı sıra, meydana gelen sonuç ile hekimin hatası arasında nedensellik bağının bulunması da zorunludur. Zira hekimin müdahalesiyle bağlantısız veyahut hekimin müdahalesine rağmen gerçekleşmesi kaçınılmaz olan hallerde, hekimin özen yükümünün ihlal edildiğini söylemek hukuk mantığı ile bağdaşmayacaktır.
Sağlık çalışanlarının maruz kaldığı yoğun iş temposu ve özellikle pandemi dönemindeki belirsiz çalışma süreleri karşısında özen yükümlerine uygun davranmalarının bir nebze daha zorlaştığı ortadadır. Sağlık çalışanına şiddetin halen önlemediği günümüzde hekimlerin özen yükümünü yerine getirecek ortamın kendilerine sağlanması Sağlık Bakanlığı’nın görevi olduğu kadar biz vatandaşların da görev ve vicdani gerekliliğidir.
Kommentare