Hekim-hasta arasında temelleri güven üzerine kurulmuş bir ilişki söz konusudur. Bu sebeple hekim mesleğini icra ederken bilgi sahibi olduğu hususları serbestçe paylaşmamalı, sır saklama yükümlülüğüne riayet etmelidir. Bu yükümlülük bakımından hekimin veyahut sağlık çalışanının tanıklık yapması gerektiği haller özellikle incelenmelidir.
Tanıklık görevinin ifası her Türk vatandaşı bakımından gerekli hallerde yerine getirmesi gereken bir zorunluluktur. Elbette ki bu kuralın istisnaları da mevcuttur. Bu kapsamda 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu sır saklama yükümlülüğü kapsamında hekimlere tanıklıktan çekinme hakkı tanımıştır. Şöyle ki;
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 249. Maddesinde Kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına başvurulacak kimselerin bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilmelerine imkan tanınmıştır. Ancak sahibi tarafından sırrın açıklanmasına izin verildiği takdirde, bu kimseler tanıklıktan çekinemeyeceği belirtilmelidir.
Eş sonuç doğurmakla daha ayrıntılı bir düzenlemeye yer veren Ceza Muhakemesi Kanunun 46. Maddesinde Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler hakkında tanıklıktan çekinme hakkına sahiptirler. Ancak ilgili kişilerin tanıklık edilmesine muvafakat ettiği durumlarda tanıklıktan çekinmeleri söz konusu değildir.
Devlet kurumlarında hizmet verip kamu görevlisi statüsüne haiz olan sağlık çalışanları bakımından özel bir düzenleme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 242. maddesiyle getirilmiş olup bu statüyü haiz sağlık çalışanlarının görevleri gereğince sır olarak saklamak zorunda oldukları hususlar hakkında, sırrın ait olduğu resmî makamın yazılı izni olmadıkça tanık olarak dinlenemeyecekleri belirtilmiştir.
Belirtilmelidir ki, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 251. Maddesinde sayılan hallerde tanıklıktan çekinme hakkına sahip olunsa dahi kullanılamaz. Bu haller;
a) Bir hukuki işlemin yapılması sırasında tanık olarak bulundurulmuş olan kimse o işlemin esası ve içeriği hakkındaki işler,
b) Aile bireyleri arasında, ailevi ilişkilerden kaynaklanan mali uyuşmazlıklara ilişkin vakıalar,
c) Taraflardan birinin hukuki selefi veya temsilcisi olarak kendisinin yaptığı işler şeklindedir.
Görüldüğü üzere hekimler ve sayılan diğer sağlık çalışanları bakımından sır saklama yükümü mevcut olsa da hukuka uygunluk ve hakkaniyet gereği tanıklıktan çekinme hakkı belli sınırlamalara tabi tutulmuştur. Belirtilmelidir ki, ilgili tarafından verilen iznin ardından tanıklık yapacak olan hekimin tanıklık
yapacağı husus dışında sır saklama yükümünün baki kalacağı açıktır.
Comments