Hekim - hasta ilişkisinde hekimin hastaya göstereceği özen, büyük bir önem taşımaktadır. Bu özenin yükümlülüğü yalnızca hastanın sağlığına kavuşması veya hasta memnuniyeti açısından değil hukuken de gereklidir.
Biyotıp Sözleşmesi m.4'te tedavinin mesleki standartlara uygun olarak yapılması gerektiği düzenlenmiştir.
Ne var ki bu özenin gösterilmesi için hekime uygun çalışma koşullarının sağlanması gerekir.
Hekimin muayene esnasında hastadan anamnez alması, hastaya uygun soruları sorması, verdiği bilgilerin hasta tarafından anlaşıldığından emin olması, hastayı sistematik şekilde muayene etmesi hekimin sorumluluğundadır ve bunların her biri zaman isteyen süreçlerdir.
Ülkemizde özellikle kamu hastanelerinde kısa aralıklarla düzenlenmiş ilk muayene süreleri hekimlerin mesleki standartlara uygun hizmet sunmasının önünde bir engeldir. Hekimlerin mesleki standartları uygulayacak süre olmadan hizmet vermesi ise bir takım tıbbi hataların ortaya çıkabilmesine neden olmaktadır. Bu durumdan en çok zararı gören hasta ve hekimken sağlık sisteminde gerekli standartları uygulamaktan kaçınan karar vericiler ise neredeyse hiç sorumluluk üstlenmemektedir. Bu sebeple sağlık kuruluşlarının kötü organizasyonları nedeniyle meydana gelen tıbbi zararlardan sorumlu tutulup mahkeme karşısına çıkan hekimlerin şöyle bir serzenişi vardır:
"Hizmet sunduğumuz koşullar Ortadoğu fakat özen yükümlülüğümüz Avrupa standardında!"
Sağlık kuruluşlarındaki ilk muayene süreleri DSÖ ve TTB belgelerine göre en az 20 dakika olmalıdır. Bu süre bakımından farklı görüşler de vardır. Ne var ki muayene sürelerinin tıbbi standartlara uygun hizmet sunmaya yeterli olmadığı durumlardan en büyük zararı yeterli ve doğru sağlık hizmeti alamayan ve dolayısıyla sağlık hakkı zedelenen hasta görmektedir.
Bunun yanında sahip olduğu koşulların kat be kat üzerinde bir hizmet kalitesi sunmakla yükümlü olan hekimler mesleklerinin ilk yıllarından itibaren mahkeme karşısına çıkma tehdidiyle görev yapmaktadır. Bu durum hekimin tükenmişlik hissetmesi, mesleğinden manevi tatmin alamaması ve sunduğu hizmetin kalitesinin daha da düşmesi gibi pek çok olumsuzluğa sebebiyet verebilmektedir. Hizmet edebilmek için ömrünün en az 18 yılını eğitim almaya ayırmış bir hekimin sağlık politikalarındaki yetersizlikler nedeniyle bu duruma düşürülmesi devletin sağlık hakkından doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğine dair açık bir göstergedir.
Ülkemizde kamu hastanelerinde çalışan hekimlerin çalışma koşullarıyla özen yükümlülükleri arasındaki çelişki herkesçe bilinmektedir. Bir yargılama esnasında ise bu çelişki yokmuş gibi yargılama yapılmaktadır.
Kanımızca gerek idari yargıda gerek ise adli yargıda hekime yöneltilen tüm davalarda mahkemelerin, sağlık kuruluşunun organizasyonel bir kusurunun olup olmadığını re'sen araştırması ve bu konudaki ispat yükünün ilgili hastaneye veya Sağlık Bakanlığına ait olması, bu çelişkinin giderilmesi için adil ve dengeli bir çözüm olur.
Kaynak
Yardım, M. S., & Eser, E. (2017). Ayaktan tanı ve tedavi başvurularında hasta başına kaç dakika ayrılmalıdır?. Turkish Journal of Public Health, 15(1), 58.
Commenti