Kavramları biyolojik, sosyal ve kültürel bağlamda daha iyi anlayabilmek için öncelikle tanımlamalarının doğru yapılması uygun olacaktır. Dolayısıyla başlangıçta sağlık, kadın, regl dönemi ve toplumsal cinsiyet kavramları olmak üzere sonrasında yazının ana nosyonu olan menopozun “popülist” tanımlamalarını yapmayı uygun gördük.
Elimizde klasik bir replik haline gelen Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılmış bir ''sağlık'' tanımı var aslında; fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik hali. Peki “tam” kavramı karşılığını ne kadar buluyor? Yazar Alev Alatlı’nın “Toplumsal Afazi” tamlamasını hatırlayalım; kelimelerin anlamlarının boşaltıldığı, kelimelere bambaşka anlamlar yüklendiği, anlamlandırma mağduriyetinin söz konusu olduğu bir tamlamadır. İlk paragrafta da belirttiğimiz gibi biz burada Pierre Bordieu’nun sosyolojiye kazandırmış olduğu habitus kavramına da dayanarak söz konusu nosyonların bağlamsal tanımlamalarını yapacağız; yani toplum içerisinde bu kavramlar teorik ve pratikte nasıl “biliniyor” bu noktaya odaklanacağız. Toplumsal afazi salgınından muzdarip olduğumuz bu anlamlandırma kıtlığı içerisinde tanımlama yapmaya çalışmak bizler için de güç olacaktır, fakat denemeye değer.
Sağlık; sadece ataerkil-kapitalist-medikalizasyon sistemi içerisinde belirlenen standartlara uygun olabilme hali değil, aynı zamanda standartların dışına çıkıldığı an bireyin hasta olarak nitelendirildiği, hasta olduğu her an kendisinin suçlu olduğu ve iyi olmak için sürekli tüketime mahkûm edildiği bir haldir.
Kadın; bedeni, cinselliği, doğurganlığı, ataerkil düzene göre tanımlanan ve denetlenen, her zaman ve her evrede güzel, çekici, tabiri caizse “normal” olmak zorunda olan, adet gördüğü zamanlarda kirli, adetin kesildiği menopoz döneminde ise hasta/yaşlı olarak nitelendirilen, kendi cinsel hazzını “ayıp” olduğu için bastırmak zorunda kalan, bekâr ise yaşı geçmeden evlenmesi gereken, evli ise ancak ve ancak çocuk sahibi olduğunda “tam kadın” olabilen, dolayısıyla annelik vasfıyla ön plana çıkan erkeğin ötekisidir.
Regl dönemi; fiziksel olarak kadın genital organında menopoz dönemine kadar kanamanın olduğu, emosyonel olarak fazlasıyla hassaslığın, agresifliğin ve dengesizliğin yaşandığı, sosyal olarak ise asla kimselerin duymaması gereken, gerekli aparatların gazeteye sarılmasının bir zorunluluk olduğu, kadının (aslında burada kızın demeliydik çünkü kadınlık evlendikten sonra bekaretin bozulması ile kazanılan bir “statüdür”) evliliğe hazır olduğunun “emaresi” olan bir dönemdir.
Toplumsal Cinsiyet; biyolojik cinsiyetlerinin dışında erkek merkezli toplumsal normlar ve kültürel değerler içerisinde kadının öznelliğinin ve kimliğinin başkaları tarafından inşa edildiği, yine kadının ekonomik, psikolojik ve sosyal olarak güçsüzleştirildiği, erkeğin para getirdiği, kadının ev işi ve çocuklarla ilgilenmek zorunda olduğu, kısacası toplumun görmek istediği kadın ve erkek kalıplarıdır.
Menopoz; Kadın bedeninin doğurganlığa, güzelliğe, cinselliğe ve gençliğe indirgendiği ataerkil düzen içerisinde biyolojik olarak adet döngüsünün kalıcı olarak kesilmesi, östrojen salınımının azalması ile cinselliğin, üremenin ve aynı zamanda kadınlığın sona ermesi; gerginlik, sinirlilik, aşırı duygusallık, uykusuzluk, konsantrasyon güçlüğü, iştah artışı (bedenin “normal” standartların dışına çıkması ve yine beraberinde gelen depresyon), unutkanlık, asosyallik gibi duygu-durum değişikliklerinin yaşandığı bir hastalık/yaşlılık dönemidir.
Gündelik yaşamın ve doğal evrelerin tıbbın otoritesi altına girdiği, nerdeyse her durumun-olayın medikalize edildiği günümüzde menopozda tanımlamadan anlayacağınız üzere güzellik kaybı, cinsel yaşam problemleri, östrojenin azalması ile artan osteoporoz riski, kalp rahatsızlıkları gibi pek çok olumsuzluklarla ilişkilendirilerek bir hastalık olarak algılanmaya başlamıştır. Buna paralel olarak gençlik, aktif cinsellik, dişilik kutsanmış ve tıbbi olarak tanımlanan problemler Conrad’ın deyimiyle sağlıklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu tarz metalaştırmalara, Faucault’un ortaya attığı anatomik-politikalara (bedenin şekillendirilerek politik bir düzene göre yönetilmesi) engel olmak için erkek-kadın ve tabi ki statü fark etmeksizin tüm toplumun kalıp yargıları yıkarak, bireysel ve sosyal mantaliteyi değiştirmesinin yanında kültürel ve politik dönüşümlerin de yapılması gerekir.
Bugün “18 Ekim Dünya Menopoz Günü” ve gelin bugün de menopozun kadınsı bir evre olduğunu, her evremizin her halimizin özel olduğunu sevgiyle haykıralım…
Kaynakça
Aktaş, G. (2013), Feminist Söylemler Bağlamında Kadın Kimliği: Erkek Egemen Bir Toplumda Kadın Olmak, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi .
Çıtak, A. M. (2020), Bir Kadınlık Deneyimi Olarak Menopoz, Akdeniz Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enst. Yüksek Lisans Tezi.
Dökmen, Z. Y. (2019), Menopoz, Beden İmgesi ve Ruh Sağlığı, Türk Psikoloji Yazıları , 41-55.
Sezgin, D. (2015), Toplumsal Cinsiyet Perspektifinde Sağlık ve Tıbbileştirme, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi , 153-186.
Komentar