top of page
Yazarın fotoğrafıEşref Bilge UĞURLU

Emzirme: Anne ve Bebeğin Kutsal Hakkı

Mezopotamya’dan Antik Yunan’a kutsal kabul edilen emzirmenin önemi, Hinduizm’den Budizm’e, Tevrat ve İncil’den Kuran’a değin vurgulanmıştır. Hatta tarih öncesi dönemde emzirme o kadar kutsanmıştır ki anne sütü bebeğin hayatta kalmasını sağlayan “Hayat Akı” olarak adlandırılmıştır. Emzirme konusu, Aristo ile Platon’un fikir ayrılığına dahi neden olmuştur. Platon her iki cinsiyetin devlet işlerinde aktif rol alması gerektiği, dolayısıyla emzirmeyle oyalanılmamasını ileri sürmüşken; Aristo emzirmenin sadece anne-babanın görevi olduğuna inanmıştır.


Farklı çağ ve dinlerde kutsal kabul edilmiş emzirme çerçevesinde yaşam pınarları olarak nitelenen memeler, Rönesans ile birlikte artık sadece emzirme işlevi için değil, cinsel bir obje olarak da nitelenmeye başlamıştır. Kadınlar memelerinin bozulmasını-sarkmasını önlemek için çocuklarını emzirmemiş ve eski dönemlerde sadece mücbir sebeplerle tercih edilen sütannelere emanet edilmiş ya da hayvan sütü kullanılmıştır. Buna paralel, 19.yy’da kadın-erkek herkesin aralıksız çalışmasını zorunlu kılan sanayileşme ile de emzirmenin önemi geri plana atılmış ve “formül mama”lar ortaya çıkmıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan kadın hareketleri ile emzirmenin önemi iyice unutulmuştur. Daha sonraki dönemlerde mama ile beslenen bebeklerde mortalite ve morbiditenin fazla olduğunun gözlenmesiyle anne sütünün önemi tekrar gündeme gelmiştir. Öyle ki emzirmenin anne ve emzirilmenin bebek için bir hak olduğu, bakıma muhtaç çocukların korunması gerektiği üzerine; çalışan anneler için Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 1919 yılında günde iki kez yarımşar saat olmak üzere emzirme izni verilmesi gerektiğini onaylamıştır. Yine çocukların korunması amacıyla 1921’de Uluslararası Çocukları Koruma Birliği kurulmuştur. Dahası, bebeğin en doğal hakkı olan anne sütü özelinde farkındalık oluşması ve emzirmenin yaygınlaşması amacıyla 1992 yılından beri 1-7 Ağustos arası “Dünya Emzirme Haftası” olarak ilan edilmiştir.


Emzirme; bebeğin beslenmesi ve sağlığı, anne sağlığı, anne-bebek ilişkisi kolajının ana damarlarından biridir. Emzirmeyle anne ve bebek arasında süt vermenin yanında ten teması ve Cicero’nun dediği gibi sevgi geçişi ile güçlü bir etkileşim başlar. Dolayısıyla emzirmede anne ve bebek hem alıcı hem verici rolündedirler. Çünkü bebeğini biyolojik ve psikolojik olarak emziren annede bu temas ile salınan özellikle prolaktin ve oksitosin hormonları etkisiyle gevşeme ve antistres oluşur. Bu noktada emzirmenin/anne sütünün faydalarını farklı bir başlıkta sunmak faydalı olacaktır.


Emzirmenin/Anne Sütünün Faydaları

Her annenin sütü kendisine ve bebeğine özeldir, bu yüzden bebeğin ihtiyaç duyduğu tüm maddeler kendi annesinin sütünde bulunmaktadır. Anne sütü pek çok hormonu içererek bebeğin metabolizmasını düzenlemekte, bağışıklığını korumakta ve güçlendirmektedir. Bebek için; obezite, alt solunum yolu enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, diyabet, lenfoma, ishal, ani bebek ölüm sendromu ve alerjik hastalıklar gibi pek çok akut ve kronik hastalık riskini azaltmaktadır. Aynı zamanda çalışmalar, anne sütünün bebeğin kognitif fonksiyonları üzerinde önemli ölçüde olumlu etkisi bulunduğunu bildirmektedir. Bu noktada DSÖ ve UNICEF’ in önemle vurguladığı gibi bebeğe ilk altı ay sadece, altı aydan sonra tamamlayıcı gıdalarla birlikte iki yaşına kadar anne sütü verilmesi, bebeğin biyolojik ve psikolojik sağlığı için elzemdir. Anne açısından ise emzirme; meme kanseri, rahim kanseri gibi kanser risklerini azaltmakta, onu kemik erimesi, çeşitli kardiyovasküler hastalıklar ve anemiye karşı korumakta, depresyon yaşama ihtimalini düşürmektedir. Tüm bunlarla beraber emzirme ile anne ve bebek arasındaki ilişki kuvvetlenmekte ve annenin annelik duygusu gelişmektedir.


Anne ve bebek için duygusal ve fiziksel fayda sağlayan ve sağlıklı bir yaşamın temelini inşa eden emzirmede özellikle doğumdan sonraki ilk bir saat çok önemlidir. Dünya Sağlık Örgütü verileri, ilk bir saat içinde emzirmenin yenidoğanı enfeksiyonlara karşı koruduğu ve ölümleri azalttığını belirtmektedir. Doğumdan sonraki ilk bir saat içerisinde salgılanan süte “kolostrum” adı verilmektedir. Ne yazık ki kolostrum, geleneksel toplumlarda oluşmuş yanlış inanışlar şebekesi içerisinde “haram” olarak nitelendirilmektedir. Dahası, doğumdan sonra birkaç saat ya da kimi inanışlara göre üç ezanın geçmesi halinde bebeğin emzirilmesine müsaade edilmiştir. Bu yanılmalar doğrultusunda Dünya Sağlık Örgütü, bebeklerin 3/5’ünün yaşamının ilk saatlerinde antikor, protein ve vitamin bakımından zengin bu ilk sütü alamadıklarını belirtmiştir. Bu algıları kırmak, bu konuda farklı bakış açıları geliştirerek bilinçli düşünce yapıları ve yaşam pratikleri oluşturmak için ilgili ilim, sektör ve kurumların tasarrufu altında tafsilatlı çalışmalar gerçekleştirilmelidir.


 

Kaynakça

Annagür, B. B., & Annagür, A. (2012). Doğum Sonrası Ruhsal Durumun Emzirme ile İlişkisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4 (3), 279-292.

Aytaç, S. H., & Kızılkaya, T. (2021). Covid-19 Pandemisinde Kültür ve İnanç Çerçevesinde Emzirme. KASAV International Journal of Health Sciences , 4 (1), 1-6.

Kıratlı, D., & Daşıkan, Z. (2021). Umutlu Bekleyiş: Relaktasyon ve Uyarılmış Laktasyon. N. Karahan, A. Kul Uçtu, & N. Karahan içinde, Anne Sütü ve Emzirme (s. 127-137). Ankara Nobel Tıp Kitapevleri.

Muslu, Ş., & Muslu, M. (2021). Çocuk ve Kadın Hakları Çerçevesinde; Anne Sütü ve Emzirme. Selçuk Sağlık Dergisi , 2 (2), 168-196.

Taşlar, N., Aydın Doğan, R., & Hancıoğlu Aytaç, S. (2021). Pandemi Sürecinde Emzirmenin Önemi. Unika Sağlık Bilimleri Dergisi , 1 (3), 180-189.

Yüksel, D., & Bal Yılmaz, H. (2021). Emzirme ve Anne Sütünün Tarihsel Süreçteki Yeri. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi , 6 (1), 71-76.



コメント


bottom of page